Fransızların doymuş yağ oranı yüksek yemeklerle beslenmesi
ve genelde çok sigara içmesine rağmen kalp ve damar hastalıklarına görece daha az yakalandıkları tespit edilmiş. Bilhassa Bordeaux bölgesinde bu
hastalıklara yok derecede az rastlanıyor. Yapılan araştırmalarda bu bölgenin rutubetli havasında yetişen
“cabernet sauvignon” cinsi üzümlerin kabuğunda oluşan küf mantarına karşı
kabukta oluşan resveratrol adlı antioksidan maddenin, yüksek kalorili ve yüksek
yağ oranlı yiyecekler tüketildiği halde, kalp hastalıklarına karşı koruyucu
rolü olduğu yönünde sonuçlar elde edilmiş. TB
Resveratrolün etkileri ( Kaynak Wikipedia )
Üzüm kabuğunda bulunan resveratrolün güçlü antioksidan
özelliği E vitamininden 50 kat, C vitamininden ise 30 kat daha fazladır.
Diğer tüm fenolik bileşikler gibi, antioksidan aktivitesi olduğu düşünülür. Bu sayede, reaktif oksijen türevleri temizlenir, DNA hasarına engel olunur ve hücre membranına lipid peroksidasyonu önlenir.
Anti-aging etkilidir; yaşlanmayı yavaşlatıcı hatta yaşam
süresini uzatıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu etkiyi, insülin
sensitivitesini arttırması, sirtuin geninin (SIRT[1][7]) enzimatik aktivitesini
arttırıcı etkisi, ayrıca mitokondri sayısını arttırıcı etkisi ve antioksidan
etkisi ile gerçekleştirmektedir.
İnflamasyon karşıtı etkisi ile doku hasarı ve hücresel
proliferasyonu baskılar. Cild yapısını korur.
Karaciğerden lipoprotein üretimi ve sekresyonunu baskılayıcı
etkisi saptanmıştır. Kan yağlarını düşürücü etkisi saptanmıştır. Karaciğer
hücre kültürü çalışmalarında, kırmızı üzümün hepatik LDL reseptör aktivitesini
ve HMG-CoA redüktaz aktivitesini arttırdığı da saptanmıştır.
Anti-aterojenik (damar sertliğini önleyici) etkinin; artmış
metabolik hız, antioksidan etkinlik, azalmış lipid peroksidasyonu sonucu
olabileceği düşünülmektedir.
Vücut ağırlığının düzenlenmesine yardımcı olur.
Bir polifenol olan resveratrolün, vasküler tonus düzenleyici
ve anti-platelet etkileri saptanmıştır.
Söz konusu etkileri ile resveratrolün yüksek vücut
ağırlığının düzenlenmesi, kardiyovasküler, serebrovasküler hastalık, diyabet ve
kanserle bağlantılı süreçlerde etkili olması söz konusudur.